denge-ciwan
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Tarih'te Kürd Isyanları 5 bölum

Aşağa gitmek

Tarih'te Kürd Isyanları 5 bölum Empty Tarih'te Kürd Isyanları 5 bölum

Mesaj  sefkan*47 Salı Ara. 16, 2008 11:50 pm

silahlar, Kürt tarihinin önemli başkaldırılarından birini haber veriyordu. Şeyh Said ayaklamnması olarak tarihe geçen bu ayaklanma, arandıkları ileri sürülen ve teslim edilmeleri istenen on kişinin Piran´a gelen Türk jandarmasına teslim edilmemesiyle patlak verdi. Çogu araştırmacı, ayaklanmanın bu olay üzerine erken başladığında hemfikir. Bu ilk kıvılcımın ardında ayaklanma geniş bir alana yayıldı ve ilk üç hafta boyunca Şeyh Said kuvvetleri sömürgeci TC hükümeti kuvvetlerine karşi üstünlük sağladılar. Şeyh Said´e bağlı kuvvetler 17 Subat´ta Genç ilini merkez kazası olan Darahini´yi başarak vali ve diğer yetkilileri tutukladılar. Şeyh Said kısa sürede Genç, Maden, Siverek ve Ergani´yi ele geçirip Diyarbakír´a yürüdü. Bir başka grup da zanê Mehedê Qortî önderligindeki direnişçiler Varto´yu alıp Muş´a yöneldi. Hükümet, 21 Subat´ta Kürt illerinde sıkı yönetim ilan etti. Ancak ordu birlikleri 23 Subat´ta ayaklanmacılar karşisında gerileyerek Diyarbakır´a çekildi. Bir gün sonra da Elazığ Kürt direnişçilerinin eline geçti. Ankara karışmıştı : Barbar olan diktator Mustafa Kemal, mart başinda, Başbakan Fethi Bey´in (Okyar ) istifasını istedi. Hükümetin istifa etmesi üzerine, 3 Mart´ta başbakanlık görevi Kürd asılı olan hain, İsmet Paşa´ya ( Inönü ) verildi. 4 Mart´ta Meclis´ten güvenoyu alan hükümet, aynı gün Takrir-i Sükun Kanunu´nu çikartti. İlk yıl yürülükte kalmak üzere çikartilan bu yasa hükümete olaganüstü hal yetkileri tanıyordu. Şeyh Said güçleri 7 Mart´ta Diaybakır´ı kuşattılar. Ancak kenti ele geçiremeden geri çekilmek zorunda kaldılar. Ayaklanma bölgesinde geniş çapli asker yığınagı yapıldıkdan sonra, sömürgeci Türk ordu birlikleri 26 Mart´ta karadan ve havadan taarruzu başlattı. Artık üstünlük hükümet güçlerinin eline geçiyordu. Nisan ayı ortalarında Şeyh Said Varto yakınlarında, aralarında bulunan Kürd asıllı hain arkadaşlarının ihanetizle zenik düştü. Başkaldırının öteki önderlerinden Şeyh Serif de Palu´da teslim oldu. Şark İstiklal Mahkemesi´nin verdiği karar üzerine Şeyh Said 29 Haziran 1925´te hunharca idam edildi. Palu´da doğan Şeyh Said, Şeyh Septi´nin torunu ve Şeyh Mahmut´un ogluydu. "Iste; tesbihi atiyorum ve tüfegi aliyorum! Varligim ve çocuklarim sizinkilerden daha fazla; halkimin haklari yolunda hepsini feda ediyorum." (Seyh Sait) Ayaklanma bastirildiktan sonra yüzlerce köy uçaklarla bombalandi. Daragaçlariyla, katliamlarla, tam bir soykirimla çocuklar, yaslilar, kadinlar öldürüldü. Kürdistan alevler içerisinde birakilarak kan gölüne çevrildi. Ayaklanmayi daha patlamadan fark eden Kemalist burjuvazi, 1924'te Albay Halit, Yusuf Ziya gibi birçok Azadi kurucusu önderini tutukladi. 4 Mart 1925'te çikarilan Takrir-i Sükun Kanunu’yla (sessizlik önergesi) isyan mintikasinda ve Ankara'da birer Istiklal Mahkemesi kuruldu. Ayaklanma bölgesindeki Istiklal Mahkemesi'ne, verdigi idam kararlarini derhal uygulama yetkisi verildi. Sark Istiklal Mahkemesi 14 Nisan'da fiilen göreve basladi. 17 Nisan'da Seyh Eyüp ve Doktor Fuat, 27 Mayis'ta Seyid Abdülkadir ve arkadaslari idam edildi. Seyh Sait ve seksen arkadasinin davasina 26 Mayis 1925'te baslandi. Direnis önderleri savunmalarinda Kürdistan'in özgürlügünü savundular. Dava 28 Haziran günü sonuçlandi. Mahkeme, basta Seyh Sait olmak üzere 48 direnisçiyi idama mahküm etti. Ayni gece sabaha karsi Diyarbakir Adliye Savciligi'nda idam edildiler. Daragacina onurla çikan pek çok direnisçinin son sözü "Biji Kürdistan" oldu. Sopa taktiği de Nasturiler üzerine bir askeri hareket düzenleme planıdır. Nasturilerin 1. Dünya Savaşı’nda bağımsız bir yurt edinme çabaları olmuş bu konuda İngilizler’den destek sözü alınmıştı. Devlet Nasturiler’e saldırmakla, Musul meselesi çözülmeden, bunları sınır dışı ederek, İngilizler’in bunları kullanmasına engel olmak, Kürt Nasturi çatışmasından istifade ederek Kürtleri yanlarına çekmek (İsmail Simko kışkırtılarak, Nasturi Lideri Mar Şamun öldürtülür.) amaçlanır. Ayrıca Türk Devleti, bölgede kontrolü sağlamak, ihtilalcı faaliyetleri bastırmak uluslar arası alanda insiyatifi elinde tutmak için bölgeye asker yığmak taktiğini yürütmek istiyordu. Türkiye hükümeti, bu antlaşma maddelerinin hiçbirini yerine getirmez. Azadi, buna hazırlıklıdır. Genel ayaklanmaya karar verir ve hazırlıklarını hızlandırır. Ayaklanmada dini motiflerin de ulusal motiflerin yanında öne çıkarılması kararlaştırılır. Şimdiye kadar devlet tarafından istismar edilen ve kendilerine karşı kullanılan din silahını, bu kez kendileri kullanacaktır. Hadisenin ısınmakta olduğu yapılan ihbarlardan da anlaşılmaktadır. Örneğin Genç eski mebusu Hamdi Bey’in çektiği telgraflar, özetle “Kürt ileri gelenleri, Musul meselesi yüzünden galeyana gelmişler, Malatya’dan Zaho’ya kadarki alanda muhtar bir Kürdistan kurma istekleri var. Vanlı Seyit Taha, Seyit Abdulkadir, Şaki Hamza, Simko, Bedirhaniler, Kemal Fevzi, eski Elaziz mebusu Hasan Hayri, Miralay Cibranlı Halit Bey, Muşlu Hacı Musa Bey, Palo ve Genç bölgesinden Şeyh Şerif, Dersim’den Seyit Rıza, Bitlis’ten Şeyh Selahattin, Cemile Çeto ve Hanili Salih Bey bu işin içindedirler. Beytuşşebap isyanı: Nasturiler, 7 Ağustos 1924’ te Hakkari Valisi ve beraberindekilere, Hangediği’nde saldırarak bir binbaşı ve 3 eri öldürürler, Valiyi de esir alırlar. Bunun özerine çevre illerden buraya birlikler kaydırılır. Bu birliklerden birisi de Şırnak’ta bulunan 7. Kolordu 2.Tümene bağlı 18. Piyade Alayıdır. Bu alay Azadi açısından önemlidir. Çünkü bu alayda Azadi Örgütü mensubu çok subay ve er vardır. Örneğin Komutan yaveri Teğmen Ali Rıza örgüt merkez üyesi ve aynı zamanda Yusuf Ziya Bey’in kardeşidir. Yine burada bulunan Yüzbaşı İhsan Nuri,örgütün Siirt Şube başkanıdır. Şırnak’tan Beytuşşebep’a nakledilen 18.Piyade Alayı,olay yerine vardığında alay yaveri Teğmen Rıza ağabeyi Yusuf Ziya Bey’den bir telgraf alır. Telgrafı, isyanının başlatılması şeklinde deşifre ettiğinden 3-4 Eylül gecesi isyanı başlatır. Yusuf Ziya Bey daha önce Muş ovası köylerinden Vartinis’te Beytuşşebap grubunun 6 Eylül’de firar edeceğini Van ve Siirt’i basacağını söylemiştir, (R.Hallı S.73). Bu da hareketin daha önceden planlanmış olduğunu gösterir. Azadi’nin Türkiye Kürdistan’ında bir dizi baş kaldırı planı mevcuttur. Çünkü daha sonra Diyarbakır İstiklal Mahkemesinde Savcı A.Süreyya, Bitlis’ten söz ederek Şeyh Said’e şöyle söyler: “ Cıbranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya size isyan için teklifte bulunmuş, Bitlis’teki cephaneliği ele geçireceklerinden sözetmişlerdi. Demek ki ilk çıkışta yenilgi olmasaydı benzer eylemler tekrarlanacak, ikinci aşamada kurtarılmış topraklarda bir ulusal hükümet ilan edilecekti.” Şifreli haberleşme Azadi’nin sıkça kullandığı bir yöntemdir. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nde ifadelerden biri şöyledir: “ İsmail Hakkı Saweyş, örgüt lideri Cibranlı Halit Bey’e yolladığı telgrafta “Halep’te Bozo Bekir’i Necmi Bey’e taktim ettim, buradaki ticaret şubelerini himaye etmesini rica ettim. Vaat aldım”. Buradaki Bozo’nun Kürt, Necmi’nin Fransız olduğu şifreli olarak belirtilmiştir. Sonuçta, telgrafların yanlış deşifre edilmeleri veya iletişim eksikliği nedeniyle bu alayda görevli dördü subay (Yüzbaşı İhsan Nuri, Vanlı Teğmen Hurşit, Teğmen Rasim ve Teğmen Tevfik), toplam 350 asker 10’u otomatik 380 tüfek, erzak ve mühimmatı da beraberlerinde alarak firar etmişler. Albay Reşat Hallı, olayı sıradan, ancak büyük bir firar eylemi gibi tarif etse de İnönü Trabzon’da bulunan Cumhurbaşkanı M.Kemal’e sunulan raporda Van, Muş, Bitlis ve Siirt’e tertiplenmekte olan daha geniş çaplı bir ayaklanmanın parçası olarak ele almaktadır. Bu olayla ilgili olarak İhsan Nuri “o zaman Azadi Komitesi’nin bilgisi dahilinde, Kürdistan’ın bağımsızlığı için başlattığı isyan yenilgi ile sonuçlanınca Teğmen Rıza, kardeşi ve damadı tutuklandılar”. ( İ.Nuri 92.S.55-56) O dönemin önemli şahsiyetlerinden Zınar Silopi: “ İsyanın o tarihte başlaması deşifrasyon hatasından değil, Yusuf Ziya Bey’in şahsı tasarrufuyla Bitlis Şubesinin kararından olmuştur. Diyarbakır Şube Başkanı Ekrem Cemil Bey, olayı Yusuf Ziya’nın hayalperest ve taşkın kişiliğine bağlamaktadır. En önemlisi, Teğmen İsmail Hakkı Şawes’e (Cıbranlı Halit Bey’in yanında çalışan 3 subaydan biri olan Şawes, örgütün şifrelerini kullanan, Suriye’de Fransızlar’la, Irakta İngilizler’le görüşen, yabancı dil bilen bir kişidir), göre de bu isyan Azadi merkezinin istek ve emirlerine zıt olarak Bitlis şubesince başlatılmıştır”. R.Olson, Beytuşşebap İsyanından sonra Irak’a kaçan ve İngilizlerle görüşen Kürt subayların Ali Zeki, İsmail Hakkı, İhsan Nuri, Tevfik ve Ahmet Rasim olduğunu söyler. Bunlar İngilizlerle yaptıkları analizlerden, Azadi mensuplarının, gerçekleştirilen Nasturi Hareketi’nin anti -Kürt karakterini anladıklarını söylerler. Kürtler’de dinsel fanatizmi körüklemek ve Nasturi mallalarını yağmalamak, bununla da Azadi’nin bölge Kürtleri arasındaki etkinliğini gölgelemek, Kürtleri İngilizler’le karşı karşıya getirmek planları vardı. Nasturiler’in işi bitirilince sıranın kendilerine geleceğini anlamışlar ve buna isyanla cevap vermişlerdir. Beytuşşebap İsyanının fazlaca dikkat çekmemesi için resmi tarih yazıcılarının bu isyanı , Şeyh Said İsyanı gibi İngilizlerin kışkırtması, irticai gibi karalamalarla lanse edemeyeceğinden, ulusal, seküler ve geniş çaplı olan bu askeri hareketi ancak gözden kaçırmak, önemsizleştirmek istemiştir. Bu nedenle Türkçe kaynaklarda pek yer almamıştır. Türk tarih yazımı, Kürt ulusal bilincinin oluşmasını önlemek, zayıflatmak için Kürtlerin her zaman emperyalistlerin kışkırtmasıyla hareket ettiklerini yayarak, geçmişlerine karşı utanma ve aşağılanma duyguları yaratmak tezlerini ileri sürür. Oysa ki, Azadi Örgütü tüm çabalarına rağmen, hiçbir emperyalistten hiçbir yardım almamıştır

sefkan*47

Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 15/12/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz